30 Ocak 2013 Çarşamba

TNT Günlük Drama İhtiyacınız

TNT'nin 2011 Nisan ayında Belçika'da gerçekleştirdiği gerilla tanıtımı hatırlarsınız. "A dramatic surprise in a quite square" adıyla yayınladıkları videoda, olağan bir günde sakin bir meydanın ortasına bir buton koyan TV kanalı, "Drama yaratmak için butona basın" mesajını veriyor. Olaylar da birinin cesaretini toplayıp butona başmasıyla gerçekleşiyor. Aksiyon, çatışma, zincirleme kazalar... İnsan kendini adeta bir dizinin içinde hissediyor. Absürd komedi tadındaki olayların sonunda da mesaj geliyor: "Günlük drama ihtiyacınız, TNT'de!"


Kanal bu sefer de Hollanda'da soğuk bir kış gününde butonu yine bir meydana yerleştiriyor. Olay Hollanda'da gerçekleşince dramanın dozu ve interaktivite artıyor. Bu senaryoda kalp rahatsızlığı, panik atağı olan birisi ne yapardı bilemiyorum. Patlamalar, kaçırılma, uçan ve çıplak koşan adamlar... Sanırım bizim normallerimizden daha geniş normalleri olan bir ülkede drama yaratmanın farklı bir yolu olamazdı.

Belçika'nı ajans Duval Guillaume Modem çok iyi iş çıkarmış. Senaryoların ülkelere göre değişmesi ve yenilenmesi de başarılı.
Kaynak




TNT decided to announce that they know drama and they launched itin a guerilla way in April 2011. They placed a button with the message of "Push the button to add drama" in a quite square and started to wait someone to push it. When a courageous person pushed the button; drama has started.. At the end of action, they give the message "Daily doze of drama in TNT"

In January 2012, in Netherland, they replaced the button again. Maybe because of countries culture, or the understanding of drama; they increased the doze for drama and interactivity at this time. Explosions, abductions and running naked men... I believe Belgian creative agency  Duval Guillaume Modem had a great job. 

20 Ocak 2013 Pazar

Lego'ya basmak can yakar.


Eskişehir'de en sevilen güneşli, berrak ve soğuk hava; tam istediğim gibi!
Ağabeyimle harika bir güne uyandık, kahvaltı yaparken hatıralardan konuşmaya daldık.

Lego bizim jenerasyonumun vazgeçilmeziydi, o küçük parçalarla oturma grubu ve bahçesi olan bir ev, bir robot  ya da dinozor yapabilmek marifetti. "Bizim zamanımız" demek istemiyorum; ama sanırım bunu diyecek yaşa geldim. Bizim zamanımızda hayal gücünü zorlardık. Şimdilerde bilgisayar oyunları, Play Station, uygulamalar, zaten hayal gücü eklenmiş hazır paket olarak sunuluyor çocukların önüne. Bu durum da markaların "merak uyandırma"sını ve algıyı yaratmasını zorlaştırıyor.

Yakın çevremde çocuk sahibi olan yok, çocukların legolara ilgisinin ne denli devam ettiğini bilemiyorum; çocukların ilgisini çekmese de benim ilgimi oldukça çekti Lego'nun Kanadalı BRAD ajans tarafından yaratılan ve hayal gücünü doğrudan harekete geçiren yeni afişleri:

LEGO: Frog

LEGO: Canary

LEGO: Mouse

LEGO: Goldfish

Tahmin ettiğiniz gibi; kare legolar sırasıyla kurbağa, kuş, fare ve balığı simgelemiş.
Kaynak



Cold and sunny weather is my favorite one; a perfect morning in Eskisehir
We talked about our childhood and memories during our breakfast with my brother.

Lego was one of our favorite toy with all small pieces; it was a glory to create a house with a garden, a dinosaur or robot with those square and rectangular pieces. We grew up with imagination, nowadays PC games, Play Station, applications limit the borders of imagination; since they are created with imagination as well. For this reason creating curiosity and perception is getting harder for brands 

None of my friends or relatives have child, I do not know if children are still interested in lego that much. I am  definitely interested in Lego's new print ads created by Canadian creatif agency BRAD.

As you can guess; the print ads are symbolizing frog, brid, mouse and redfish.


16 Ocak 2013 Çarşamba

Sesimizi yer gök su dinlesin!


Almanya'daki kreatif ajans Jung von Matt ın Ricola markası için hazırladığı package'a ba-yıl-dım!
Ricola herb drop yani bitkisel şeker, pastil üreten İsviçreli bir firma. Yaptıkları sponsorluk ve sanata destekleri ile de kendilerinden söz ettirmekteler. 

Ürün boğaz-ses açan bir şeker, bir de paketine bakın:
Sloganları "Unwrap your voice." Yani "Sesinizi açın."
Daha güzel bir paketleme ve kullanım olabilir mi?
Hem çok esprili bir anlatım hem de ürünle bire bir örtüşüyor.
Siz de bu şekerlerden alıp alıp, sıra sıra fotoğraflarını instagram da paylaşmaz mıydınız?
Ben net paylaşırdım. via


A creative agency, Jung von Matt from Germany made a great packaging for Ricola. It is a brand from Switzerland produces herb drops. They are also known for their respect to art and sponsorships for concerts.

The product is a kind of candy refreshs your voice. The slogan is "Unwrap your voice." Can a package be nicer than this one? They could give the message in a humorious way.
Wouldn't you like to buy all kinds of these packages and take pictures to share on instagram
I definately would.

15 Ocak 2013 Salı

Make Kony Visiable!

Joseph Kony uzun yıllardır görünmezken, bir aktivist O'nu hem görünür yapmak hem de sesini dünyaya duyurmak istemiş.

Uzun zamandır en çok etkilendiğim ve en kapsamlı sosyal sorumluluk projesini paylaşmak isterim (Kurumsal sosyal sorumluluk olsa bu sayfaya daha uygun olacaktı, evet); PR tarafından değerlendirmeye değer. Sosyal medya kitleleri peşinden sürüklemek için bir amaç ve araç olabilir mi?
Kimdir bu Joseph Kony? 
Joseph Kony 1987 yılından bu yana, Doğu ve Orta Afrika'daki erkek çocukların eline silah tutuşturarak, kız çocuklarını ise seks kölesi olmaya zorlayarak ailelerinden kaçırıp yaklaşık 30.000 sivilden oluşan bir ordu kurmuş bir kötü adamdır. Çocukları ailelerinden kaçırıp, beyinlerini yıkayarak ellerine verdiği silahlarla ailelerini öldürmelerini emretmiş, sözde barış politikası yaparak kalabalıkları peşine takmayı başarmış bir zekadır bunun yanında.

Proje 2003 yılında Afrika gezisinde Jason Russel'ın (projenin yaratıcısı, hakkında bir çok farklı yorum mevcut; bir çoğu da ağır eleştiriler. Niyetini göz önünde bulundurmadan yaptığı kampanyanın pozitif yönlerine odaklanmak istiyorum) Jacob ile tanışmasıyla başlar. Jacob da diğer birçok arkadaşı gibi orduya alınmış, eline silah verilmiş, savaşa zorlanmış; ama ordudan kaçmayı başarmış bir Afrikalıdır. Jacob, kahramanımıza "daha yaşanabilir bir dünya" için ilham verir ve bu büyük kampanya başlar. Seslerini duyurmak için decision-maker ve culture-maker'larla birlikte çalışırlar. Facebook ve twitter'ı ve farklı medya kanallarını kullanırlar. Birçok gönüllü proje için kolları sıvar, maddi ya da manevi yardım eder (Sosyal medyada bunun Amerika'nın oyunu olduğuna dair yorumlar dönmeye başlar.) Proje dünya çapında yankı uyandırır ve Afrika'daki çocuklara güzel bir geri dönüşü olur. Okumayanlar okula, işi olmayanlar da kurulan iş yerlerine yerleştirilirler. Hedef 2012 yılı sonuna kadar Kony'nin tanınması, yakalanması, ordudan kaçabilmiş çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak, tehlike altında olan çocuklara ise güvenli bir yaşam kurmaktır.

Nitekim Kony'nin yakalanması dışında, başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
İzlenilen program, kullanılan araçlar ve kampanya hedefleri aşağıdaki grafikte özetle verilmiş:
Ayrıntılı bilgiye websitesinden ulaşabilmeniz mümkün.
Kony'i takip edebileceğiniz twitter adresi burada.
Kampanyayı takip edebileceğiniz twitter adresi buradayken; facebook'a ulaşım buradan.

2004 - The Meeting




Pazarlama ile tanışmam 2004 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi - Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü 1. sınıfıta başladı.
Çok sevdiğim bir hocam dedi ki:
"On yaşında bir çocuğun tüm odasını 'nike' amblemleriyle doldurup, sloganını ezberletmek istemediğim için özel sektörü bırakıp, akademik devam etmeye karar verdim."

Şaşırmıştım, bu sevdiğim hoca geleceğimdeki mesleğin kötü yanını göstermiş, inanmadığı bir konuda makalelerin arasına boğulmuş, bu işin geleceğinde yer alacak minnakları yetiştiriyordu. Ve bu işe destek vermiyor, belki de inanmıyordu. Reklamcılık derslerini almaya devam ettikçe, şaşkınlığım endişe ve karmaşaya dönüşmüştü . Doğru hedef kitleye doğru mecralarla ulaşma çabasının, insanların algısını yönetmenin ve senin yönlendirdiğin marka olmazsa bir diğer markaya yatırım yapacak insanları desteklediğin markaya mıknatıs gibi çekebilmenin nesi kötü olabilirdi ki?

Olamazdı.
Sevmiştim pazarlamayı, reklamı, reytingleri, hedef kitleyi, mecrayı, yaratıcılığı, mindmapleri, tasarımı, renkleri, kokuları, dijitali, logo ve sloganları...